Bu eserde, Siyon-Haçlı İttifakı tarafından plân ve
organize edilen 15 Temmuz manevrasını ve işbirlikçi gladyatörlerin birer tetikçi
olarak kullanıldığına dair argümanları, Ortadoğu ve bazı İslâm ülkelerinde icra
edilen iç savaş, abluka ve işgal girişimleri, hattâ Komünist Çin gibi bazı
ülkelere yapılan operasyonlarla karşılaştırma yaparak icmâlen takdim edeceğiz…
Siyon-Haçlı İttifakı işbirlikçisi olan sulu gözlü Vaiz
Fetö ve gladyatörlerinin tetikçi olarak kullanıldığı bu kalkışma hâdisesinde şu
ikaz asla unutulmamalıdır:
“Hayatta en tesirli aldatma, din, ilim ve irfan gibi insanı
kurtuluşa erdiren mânevi değerler ve insanlığa hizmet eden vâsıtalarla yapılan
aldatmadır...”
Şâyet
hakikatleri, husûsiyetle ezelî ve ebedî İslâm’ı; “olduğu gibi bulmak” ve ittiba
etmek istiyorsak, dinimiz hakkında her söylenen söze ve sözün sahibine itibar
etmemeli; sözleri tenkid-kritik süzgeçinden geçirmeli ve sahibinin tavır ve
davranışlarını tahlil ve tahkik etmeliyiz. Başka bir ifadeyle; tercihlerimizi
şuurlu bir şekilde yapmaya itina göstermeli, irademizi, dinimizin emir ve
nehiyleri doğrultusunda kullanmanın, “kendimiz kalabilmek” ve dolayısıyle
uhrevi saadetimiz için zarurî olduğunu hatırdan çıkarmamalıyız.
İrade; “insanın şuurlu
tercihleri”, şuur ise, “insanın kendini; söz, tavır ve davranışlarını kritik
edebilmesi” olarak tanımlanır. İnsanlar bazen, ve/veya bazıları genellikle,
“şuuraltı tercihler” neticesinde hareket edebilir. Bu hareket, “zayıf irade”
veya “akt; şuursuz tercih-hareket” olarak tavsif edilir. Söz, tavır ve
davranışları hem öz nefsine hem de cemiyete zarar veren, hattâ bunun farkına
bile varmayan insanlara ise, “şuursuz” denilir.
İnsan ancak, irade ve şuurla
hareket ederse düşman dünya karşısında “kendi” kalabilir.
Her daim
iradesine sahip ve şuurla hareket eden İmanlı bir Millet temennisiyle…