İslam hukuku toplumun ürettiği bir hukuk değildir. İslam hukuku beşerî hukukta olduğu gibi toplumun gelişmesine bağlı olmamış ve ondan etkilenmemiştir. Aksine İslam hukuku yarattığını en güzel şekilde yaratan Allah'ın yaptığı bir hukuktur.
İslam hukuku toplumun ürettiği bir hukuk olmayınca toplum şeriatın ürettiği bir toplum olacaktır. O zaman şunu diyebiliriz ki şeriat beşerî hukukta olduğu gibi sadece toplum işlerini düzene koymak için yoktur. Aksine her şeyden önce şeriatta asıl gaye erdemli birey ve erdemli toplum oluşturarak ideal bir devlet ve dünya kurmaktır. Bundan dolayı naslar indirildiği dönemdeki bütün âlemin seviyesinin üstünde bir durumda gelmiş ve bu günümüze kadar devam etmiştir. Bu naslarda İslam dünyası dışındaki bölgelerde günümüze kadar bilinmeyen ve ancak asırlarca sonra ulaşılabilen ilkeler ve nazariyeler gelmiştir. Hatta günümüze kadar bu ilkelere tam olacak bir şekilde ulaşılamamıştır. Bundan dolayı Allah Teâlâ şeriatın hükümlerini kendi belirlemiş ve Resûlüne insanların faziletle ve sadakatle yönlenebilecekleri kâmil bir örnek olarak indirmiş ve böylece insanları mükemmel bir hukuk düzenine eriştirmeyi hedeflemiştir. Şeriat her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olanın (Allah) dilediği bu hedefleri gerçekleştirmiştir. Hz. Peygamber risaletini en güzel şekilde yerine getirmiştir. Böylece deve çobanlarını âlemin efendileri badiye cahillerini insanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkaran öğretmenler haline getirmiştir.