Biz insanoğlu buraya ait olduğumuz, buranın bizim evimiz olduğu algısı altında dünyada yaşarız. Adeta bir trende bulunduğumuz gerçeğini bilmek istemeyiz. Tren, istasyonlardan geçerek bir başka durağa doğru gitmektedir. Bu dünya, o istasyonlardan sadece biridir. Ancak biz buraya ait değiliz.

     Elimizde üç fiş içeren bir biletimiz vardır. Annelerimizin rahminde 9 ay yaşarız ve dünyaya geldiğimizde fişlerden birini harcarız. Daha sonra bir müddet bu dünyada yaşarız sonra ölürüz ve ikinci fişimiz de yırtılır. Sonra elimizde tek bir fiş kalır. O da ya cehenneme ya da cennete gideceğimiz zaman yırtılır. İşte bu, son duraktır.

     Biz buraya ait değiliz, seyahat ediyoruz. İşte bu yüzden Rasûlullah (sallâllahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Bu dünyada bir yolcu gibi olun” ve yine “Bu dünyanın hali benim için çölde yolculuk yapan birine benzer, o kişi bir ağaç görür ve biraz dinlenmek için o ağacın gölgesinde oturur. Daha sonra yolculuğuna devam eder. İşte dünyanın durumu böyledir” buyurmuştur. Yani biz o ağacın altında birkaç dakika kalır ve seyahatimize devam ederiz.

     Zamanı durdurabilir misiniz? Zamanın hareketi bu dünyadaki varlığımızda bir erozyondur. Geçen her saniye bizden bir parçayı alır götürür. Bizim buraya, bu dünyaya ait olmadığımız gerçeğini anlamamız gerekir.

     Ölüm için hazırlık yapmak zorundayız. Bu kitapta buna benzer konulardan bahsederek ahirete doğru sizinle bir yolculuk yapacağız.