Bugün İslâm dünyası büyük bir arayış içindedir. Dünya sistemi içerisinde varlığını devam etmek ve kendisini koruma altına almak için gerek ayrı ayrı İslâm devletleri bazında, gerekse de topyekûn bir ümmet çapında aktif, gerçekçi, cihanşümûl bir idârî ve siyâsî sistemin geliştirilmesi gerektiği açıktır.
Bunun esaslarını Kur’ân’ın temel ilkelerinden, Hz. Peygamber’in ve dört raşid halifenin pratik uygulamasından ve daha sonraki halife ve sultanların veya devlet başkanlarının tecrübelerinden istifadeyle tespit etme imkânımız bulunmaktadır. Bununla birlikte günümüz şartlarını da göz önünde bulundurmak ve modern dünyanın geldiği aşamayı yakalamak da önemlidir. Bu sebeple İslâm dünyası ve ümmeti olarak tarihe yeniden müdahale etmek ve insanlığın içinde bulunduğu bunalımları kaldırmak, önünü açmak, asrın idrakine İslâm’ı ve Kur’ân’ı yeniden söyletmek tarihî bir yükümlülük olarak bizi beklemektedir.
O da Müslümanların İslâm’ın hükümleriyle hükmedecek bir devlete kavuşmasıdır. Bunun olabilmesi için de insanımız: İslâm’ın hem Din, hem Devlet, hem İbadet, hem de Siyaset olduğu gerçeğini bilmesi gerekmektedir.
İşte bu risale insanımıza unutturulan bu gerçeği bir nebze de olsun hatırlatıp ulaştırabilmek maksadıyla hazırlanmıştır.