Sanki sokaklar ve caddeler daralmış ve insanlara küsmüş gibiydi. Menâf'ı yine buhrân kaplamıştı. Ne yapacağını bilemiyordu âdeta. Bir çıkış yolu arıyordu. Artık etrafında olan insanlar ona canavar gibi görünüyordu. İnsanlardan kaçışının ardı arkası gelmiyordu. Bu kaçış zihnine fikir yorgunluğundan başka bir şey kazandırmıyor ve katmıyordu. Böylece kendisi bundan sonra bu yorgunluğun hammâlı olmuştu. Elbette bu yük bir yerde dökülecekti. Belki de Menâf döküldüğü vakit o yük altında ezilecekti. Kendi yükünün altında ezilmek! Aslında Menâf'ın çıkış yolunu düşünmesi zihnini yormak yerine bilakis onu rahatlatacaktı. Ancak Menâf için rahmet kapısı hatta açılmasında şüphe duyulmayan dua kapısı olan Annesi'nin varlığı onun en büyük zenginliğiydi.